Doktorlar, 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle Urfa Değişim mikrofonlarına özel açıklamalarda bulundu. Hekimler, meslekte yaşadıkları zorlukları, güzel yanlarını ve sağlık sistemindeki eksikliklere dikkat çekti.
14 Mart 1827'de, II. Mahmud döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet'in önerisiyle ilk cerrahhane, Şehzadebaşı'daki Tulumbacıbaşı Konağı'nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kuruldu.
Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, "Tıp Bayramı" olarak kutlanmaya başlandı. 1919 yılının 14 Mart'ında işgal altındaki İstanbul'da gerçekleştirildi.
Her yıl tıp doktorlarının hizmet sorunlarının tartışıldığı, bilime katkılarının ödüllendirildiği bir anma ve kutlama günü olarak 14 Mart Tıp Bayramı kutlanıyor.
Şanlıurfa’da farklı branşlarda doktorluk yapan hekimler 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle Urfa Değişim mikrofonlarına özel açıklamalar yaptılar.
Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı ve Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Fırat Erkmen, Tıp Bayramı’nın coşku ve mutlulukla kutlanması gereken bir gün olduğunu ancak sağlık sistemindeki aksaklıklar nedeniyle buruk bir kutlama yapıldığını belirtti.
Erkmen, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın 2002 yılından itibaren uygulamaya konulmasıyla hekimlerin ciddi iş yükü altında olduğunu, özlük haklarının ise sürekli olarak geriye gittiğini ifade etti.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Adem Sürücü, doktorluğun sadece bir meslek değil, bir yaşam tarzı olduğunu belirterek, insanlara hayat vermenin ve onlara destek olmanın verdiği manevi tatminin tarif edilemez bir duygu olduğunu söyledi.
Şanlıurfa Tabip Odası Genel Sekreteri ve Adli Tıp Uzmanı Derya Bulgur ise, çalışma koşullarının her geçen yıl ağırlaştığını, sağlık çalışanlarının özlük haklarının geriye gittiğini ve halkın sağlık hizmetlerine erişimdeki sorunların arttığını ifade etti.
Mikrofonlarımıza konuşan 3 hekimde, sağlık şiddetin son bulmasını istiyor.
“TIP BAYRAMI'NI BURUK GEÇİRİYORUZ”
14 Mart Tıp Bayramı’nı saklık sisteminden dolayı buruk geçirdiklerini ifade eden Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı aynı zamanda Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Genel Cerrahi Uzmanı olarak görev yapan Dr. Fırat Erkmen, “14 Mart Tıp Bayramı, hekimlerin ve tıp camiasının coşkuyla kutlanması gereken bir bayram olarak lanse ediliyor, ama maalesef ülkemizde son olarak Sağlıkta Dönüşüm Programı ile Tıp Bayramı'nı buruk geçiriyoruz. Çünkü sağlıkta dönüşüm programı 2002 yılından başladıktan sonra hekimler ciddi iş yükü altında ve özlük haklarını kaybederek bu mesleği icra etmeye devam etmeye başladı. Bu da dolayısıyla Tıp Bayramı'nda bir enerji düşüklüğü problem yaşıyoruz. Bu durum hekimlerimize, kışkırtılmış sağlık sisteminde tükenmişliğe neden oluyor. Çok ciddi kendi öz benliklerinden fedakarlık yaparak bu süreci üretiyorlar. Bu yüzden herkesin Tıp Bayramı kutlu olsun” dedi.
“SAĞLIK ÇALIŞANLARI ÜZERİNDE MESLEKİ TÜKENMİŞLİK YARATIYOR”
Hastanesi'nde Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Fırat Erkmen, özlük haklarının iyileştirilmesi ve çalışma koşullarının düzeltilmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sağlıkta dönüşüm programı ile malum, sağlık artık bir ticarileşmeye doğru yöneldi. Bunun sonucunda, hekimler ve sağlık çalışanlarımız çok ciddi hasta yükü, iş yükü ve nöbet yükü altında. Bu durumda halkımız da etkileniyor. Randevu bulamayanlar, ameliyat ve film sırası bekleyenler hepimizin malumudur. Neredeyse Bakanlık'ın dayattığı 5 dakikada bir muayene süresi, pratikte sağlıkta 3 dakikanın altına düşmüş durumda. Bu da halkımıza ciddi bir sağlıksızlık ve hekimler ile sağlık çalışanları üzerinde mesleki tükenmişlik yaratmaktadır. Özlük haklarımızla ilgili çok geri adımlara düştük. Bu, karşılaştığımız en büyük problemdir. Bir sağlık çalışanı emekli olduğunda, yaşam koşullarını idame ettiremeyecek durumda çalışmak zorunda kalıyor. Biz, özlük haklarımızın iyileştirilmesi ve çalışma koşullarımızın düzeltilmesi için 14 Mart haftasında tekrar bu konuları gündeme getirmiş olalım.”
“BU DURUMLAR BİZİ ÇOK MUTLU EDİYOR”
Şanlıurfa’da halktan olumlu sonuçlar aldıklarını altını çizen Dr. Fırat Erkmen, “Tıp bilimi ve sağlık camiası, bazı şeylerin parayla ölçülmeyeceğini göstermektedir. Ne sistem kurarsanız kurun, hekimlik çok ciddi hazları olan bir meslektir. Özellikle Urfa'da, hayır duasını aldığımız çok insanımız var. Bu durumlar bizi çok mutlu ediyor. İnsanlara şifa dağıtabilmek, insandan büyük bir enerji sağlıyor. İnanın, bu enerji olmazsa, bu sağlık sisteminde bu işi sürdürebilmek mümkün değildir” diye konuştu.
“SAĞLIKTA ŞİDDET ASLA KABUL ETMEYECEĞİMİZ BİR DURUM”
Dr. Fırat Erkmen, Sağlıkta Dönüşüm Programıyla birlikte ortaya çıkan soruları şöyle sıraladı:
"Şanlıurfa, maalesef sosyal medya ve basında gördüğümüz kadarıyla sağlıkta şiddetle özdeşleşmiş bir şehir haline geldi. Ama emin olun, bu böyle değil. Sağlıkta dönüşüm programının yaptığı yıkımı, ticarileşmeyi ve kışkırtılmış sağlık sisteminin sonucunu, bizim gibi çevre illerde daha ağır sonuçlarla karşılaşıyoruz. Bunun sonucunda, hasta ve hasta yakını, sağlık çalışanlarına yanlış bir hesap sorma, yanlış bir muhatap alma sonucu bazı münakaşalar yaşayabiliyor. Ama emin olun, bunun nedeni karşınızdaki hekimler ve sağlık çalışanları değil, bunun sorumlusu bu sistemin kurulmasına vesile olan insanlardır. Halkımızın bize olan saygısı kesinlikle vardır, ancak sağlıkta dönüşüm programıyla halkımız sağlıksız bir durumla karşı karşıya kaldığında öfkesini bize yönlendiriyor. Sağlıkta şiddet asla kabul etmeyeceğimiz bir durumdur, bunun hiçbir bahanesi olamaz."
“CERRAHİ BÖLÜMLERDE CİDDİ BİR EKSİKLİK VAR”
“Artık hekimliğe başlamak korkutucu gelmektedir” diyen Erkmen, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bunun sonucunda, tercihlerde de bunu görmekteyiz. Hiçbir hekim cerrahi branşları seçmiyor. Daha rahat olan, nöbetin olmadığı ve daha fazla para kazanabilecekleri branşları tercih ediyorlar. Bunu uzun vadede ve özellikle Şanlıurfa’da çok ağır bir şekilde yaşıyoruz çünkü cerrahi bölümlerde ciddi bir eksiklik var. Evet, cerrahlık zor ve yorucu, ama hekimler, hangi mesleği seviyorlarsa ona yönelsinler ve kaygıya kapılmasınlar.”
"BAŞKA BİR SAĞLIK SİSTEMİ MÜMKÜN"
Şanlıurfa Tabip Odası Genel Sekreteri Adli Tıp Uzmanı Derya Bulgur, çalışma koşullarının ağırlaşması ve sağlıkta şiddet gibi sorunların 14 Mart'ı her yıl buruk geçirmelerine neden olduğunu dikkat çekerek, “14 Mart Tıp Bayramı, özellikle son yıllarda hekimler için biraz daha buruk geçiyor. Çünkü günbegün çalışma koşullarının ağırlaşması, sağlıkta şiddet, emeğimizin karşılığını alamamak, birinci ve ikinci basamaktaki özlük haklarımızdaki geri gidiş, halkın sağlık hizmetlerine erişimdeki ve sağlık hizmetlerinin kalitesindeki sıkıntılar, tabii ki 14 Mart'ı her yıl buruk geçirmemize neden oluyor. Bu yıl da Türk Tabipler Birliği'nin, hekimler ve sağlık çalışanları için, aynı zamanda halkın sağlık hakkı için "Başka bir sağlık sistemi mümkün" temalı bir eylem ve etkinliği oldu. Hatta bu etkinliklerden biri, ikinci basamaktaki hizmetlerin sıkıntılarına dair çalıştayı Şanlıurfa Odası'nda yapıldı. 14 Mart'a giderken, ikinci basamaktaki sağlık sistemi nasıl olmalı ve başka bir sağlık sistemi mümkün mü üzerine burada fikir alışverişi ve sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunlar üzerine anket ve sunum çalışmalarımız oldu. Bu yılda sağlık sorunlarının, geçmiş yıllara göre sağlıkta dönüşüm programı ile birlikte maalesef daha kötüye gittiğini görüyoruz. Ama buna rağmen, başka bir sağlık sisteminin herkes için nitelikli, ulaşılabilir, ana dilinde ve ücretsiz sağlık hizmetinin mümkün olabileceğini yine vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.
“TALEPLERİMİZ ADİL VERGİLENDİRMEDİR”
Vergide adalet istediklerine dikkat çeken Derya Bulgur "Bir de bildiğiniz gibi her çarşamba günü Vergide Adalet eylemlerimiz var. Birinci basamakta aile sağlığı merkezlerinde sözleşme yönetmeliği değişti. Buna bağlı olarak da özlük haklarımızda ciddi bir gerileme yaşadık. Şu an birinci basamakta aile hekimleri çalışmak istemiyorlar. Hatta ebe ve hemşirelerle çalışmak dahi istemiyorlar. Bu anlamda biz her çarşamba günü Vergide Adalet eylemimize, haklarımızı alana kadar devam edeceğiz. Taleplerimiz adil vergilendirmedir. Evet, vergi ödeyelim, ama bu adil bir şekilde olsun. Bu yeni yasalar ve uygulamalar nedeniyle, aile sağlığı merkezlerinde hekim çalışanları kalmazsa, yurttaşlarımız çok ciddi sıkıntılar yaşayacaktır. Çünkü birinci basamak, aşılama, takip ve günlük poliklinik muayenesi gibi hizmetlerin en çok yapıldığı yerdir ve bu aksaklıklar toplum sağlığını olumsuz bir şekilde etkileyecektir” dedi.
“PERFORMANS SİSTEMİ UYGUN BİR MODEL DEĞİLDİR”
Adli Tıp Uzmanı Derya Bulgur, mevcut sağlık sistemindeki performansa dayalı ödeme sistemi uygulamasıyla birlikte yaşanan sorunları şöyle dile getirdi:
"Meslek hayatıma pratisyen hekim olarak başladığımda, kendi isteğimle Van'da çalıştım. Deprem gibi zorlu koşullarda da görev yaptım. Hastanıza hangi koşullarda olursanız olun vakit ayırabilmek, ona şifa olabilmek, hekimlik mesleğinin tanımlanamaz, tarif edilemez, tatmin edici bir durumudur. Bunun parayla bir karşılığı yoktur ve en değerli duygulardan biridir. Maalesef şu anda mevcut sağlık sisteminde performansa dayalı ödeme sistemi uygulanıyor. Bakanlık uygulamaları ile 5 dakikada 2 hasta muayene etmeye mecbur bırakılmak, bizleri bu duygulardan mahrum bırakıyor. Mesleğimizi keyif alarak yapamıyoruz, gerçekten bazen hastaya dokunma fırsatımız olmuyor.
Gerçekten hekimler dinlemek ve dokunmak ister, çünkü anamnez, hastanın öyküsünü alma kısmı tanının yüzde 90'ını oluşturur. Maalesef bu anamnezi alacak bir vaktimiz olmuyor. Gelirimizin büyük bir kısmı, yani 150'den fazlası, performansa dayalı ücretlendirme üzerinden alınıyor. Bu da tabii ki hekimleri, daha iyi bir gelir elde etmek için daha çok hasta bakmaya itiyor. Bu durumda hastalar da şikayetçi oluyorlar. Ancak bunun sorumlusu biz sağlık çalışanları değiliz, biz zorunda bırakıldığımız için bu şekilde yapmak zorunda kalıyoruz. Bu durum, meslektaşlarımız arasındaki iş barışını da bozuyor. Performans sistemi hem hekimler için hem de sağlık hizmeti alan yurttaşlarımız için uygun bir model değildir. Başka bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu söylemek istiyorum.”
“HEKİMLİK, MADDİ KARŞILIĞI OLMAYAN BİR DUYGUDUR”
Performans sisteminin olmadığı ve şiddetin olmadığı koşullarda çalışma hayallerinin olduğunu vurgulayan Bulgur, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Öncelikle hekimlik, maddi karşılığı olmayan bir duygudur. Bence biz bir sanat icra ediyoruz, zaten hep böyle tarif edilir. Evet, biz tıbbi bilgileri kitaplardan öğreniyoruz, stajlar yapıyoruz; sahada öğreniyoruz ama hastalık yoktur, hastalık vardır bizim için. Bu sebeplerden dolayı her hasta bizim için yeni bir yol, yeni bir deneyimdir. Şifa olduğumuzda ve bu bilime yansıdığında hem mesleki anlamda hem de bilimsel anlamda tıpa katkı sağladığımızda, tarif edilemez bir duygudur. Meslektaşlarımın 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyorum. Daha iyi bir iş barışının olduğu, özlük haklarımızın olduğu, performans sisteminin olmadığı ve şiddetin olmadığı koşullarda çalıştığımız bir tıp ortamı diliyorum. Böyle günleri hayal ediyoruz."
“BENİM İÇİN BİR MESLEK DEĞİL, BİR YAŞAM TARZIDIR”
Şanlıurfa’da görev yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanımız Op. Dr. Adem Sürücü, 14 Mart Tıp Bayramı ile ilgili, “14 Mart Tıp Bayramı doktorların bayramıdır. Bu vesileyle meslektaşlarımın bugününü en içten dileklerimle kutluyorum. Sağlıkta gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak her türlü şiddetin Türkiye'de son bulmasını ve doktorların hak ettiği saygınlığı millet tarafından görmek isteriz. Doktorluk, benim için bir meslek değil, bir yaşam tarzıdır. Doktor olmak isteyen arkadaşlarım şunu dile getirmek istiyorum: Meslek yaşam tarzı biçiminde benimsenirse, daha iyi mesleki ve sanatsal tatmin meydana getireceğini düşünüyorum. Doktor olmak, cerrah olmak ve bir de kadın doğumcu olmak bambaşka şeyler. Kadın doğum, aynı zamanda gelen ilk tabirle bebek doğurtmak, bir insanın dünyaya gelişine şahit olmaktır. Bu şahitlik kadar mutlu edecek başka bir duygu var mıdır? Kendi bakış açıma göre söylemek istersem, yoktur. İnsanların dünyaya gelmesine şahit olmaktan ziyade, buna destek olmak çok önemlidir” açıklamasına buğuna dair duygu ve düşüncelerini anlattı.
Yorumlar
Kalan Karakter: