Fedakar olmak için ödün vermek gerek
Fedakar insanlar, bulunduğunda kaçırılmaması gereken çok değerli insanlardır. Ancak onların bu özellikleri bilindiğinde bu durum asla kullanılmamalıdır. Kimi insanlar sadece kendini düşünürken fedakar kişiler kendilerinden önce yakınlarını ve sevdiklerini düşünür. Örneğin annelerimiz çok fedakar insanlardır ve onlar her zaman kendilerinden çok çocuklarını düşünürler.
Gerçekleşmesi istenen bir amaç uğruna, kendi çıkarlarından, zevklerinden veya rahatlığından vazgeçmek, fedakarlık olarak tanımlanabilir. Gerek insanlar için gerekse de kişinin kendisi için yaptığı fedakarlıkların önemi ve etkisi büyüktür. İnsanların faydasını isteyen, onların da çeşitli güzelliklere sahip olmasını önemseyen insanlar, onlar için çeşitli fedakarlıklarda bulunurlar. Örneğin anne ve babalar, evlatlarının daha güzel yaşam standartlarına sahip olması için büyük fedakarlıklarda bulunurlar. Bir anne, kendisinin yemediğini çocuğunu yedirir, giymediğini çocuğuna giydirir.
Yine bir baba, çocuklarını bir şeylere mahrum bırakmamak için üstün bir fedakarlıkla çalışır. İnsanların, kendileri için de türlü fedakarlıklar yapması gerekir. Gerçek başarıya ulaşmak isteyen her birey fedakar olmalıdır. Zevklerinden, rahatlığından ödün vermeyen, çalışmanın cefasını çekmeyen kişilerin istenen başarıya ulaşması çok zordur.Büyük başarılara, ancak fedakar insanlar ulaşabilir. Özverili olmayan, yeterince emek vermeyen, uykusundan, yemeğinden kısmayan, keyif ehli insanların zor işleri başarması mümkün değildir.
Fedakar olmam bana hep bir şeyler kaybettirmiştir bu zamana kadar. Yaptıklarım, kişiliğimden verdiğim ödünler, hayatımdan kırptığım yaşanacaklar, hepsi fedakarlığımdan bana kalan en acı miraslar.
Evet, bu güne kadar hep fedakarlık yaptım her konuda, belki pişman da değilim ama yaşamımdan kopup gidenleri göz ardı edemem. Her defasında öncekinden daha fazla bir şeyler kaybettiğimin farkındayım. Fedakarlığın beni yıldırdığının, kalbimi yaraladığının da bilincindeyim.
Fedakarlığın en güzel yanı yaptıklarının boşa gitmediğini bilmektir. Ben de bunu bildiğimden, hep başkalarına faydalı olmuş, onların iyi olması için kendimden ödün vermişimdir. Sakın bunu bir yakınma olarak algılamayın, fedakarlık yapmak bana insan olduğumu hatırlatan, beni kendi benliğime kavuşturan çok önemli bir duygudur. Bundandır ki fedakarlık her insana iyi gelebilecek niteliktedir. Her insan bencil yapısından kurtulup, fedakar olmaya giderse, toplum ben merkezli insanlarla değil, başkaları için kendinden bir şeyler feda edebilecek bireylerle donanır.
Her insan fedakar olabilir. Yaşantısını kara kaplı kutulardan çıkarıp, bu dünyada başkalarının da olduğunu fark etmektir tek yapması gereken. Yeri geldiğinde kendi yerini yaşlı insanlara vermeli, yeri geldiğinde ailesi için çok istediği bir şeyi almaktan vazgeçmeli, yeri geldiğinde ise başka insanlar için kendi menfaatlerinden vazgeçmelidir. İnsan bunları yaptığı ölçüde bir anlam kazanır. Kimileri fazlasıyla bencil olup asla fedakarlık yapmasalar da, biz fedakar insanlar olarak onlar için vazgeçtiklerimizle onların gıpta edeceği birer birey olalım.
Kendi keyfi menfaatinden vazgeçen insan fedakardır. Feda ettikleri o insana ileride, büyük bir fayda sağlayacak nitelik kazanabilir. Örneğin ailesinin maddi durumu iyi olmayan bir çocuk, çok istediği bisikletin yerine kitap alarak bisikletini feda eder. Ve ileride bisiklet alacağı parayla kitap aldığı için derslerine çalışma imkanı bulmuş ve şimdilerde değil bir bisiklet, yüzlerce bisiklet alabilecek maddi düzeye yükselmiştir. Zamanında yaptığı fedakarlık onun geleceğini iyi yönde etkilemiştir.
Toplum örf ve adetleri de fedakarlık üzerine kuruludur. Örneğin yaşlı bir insana otobüste yer vermek, kendi koltuğundan feda etmek yazısız bir toplum kuralıdır. Yaptırımı oldukça fazla olan bu gibi örf ve adetlerimiz, fedakarlığı büyük ölçüde içinde barındırır. Kim olursa olsun ya da hayatı ne düzeyde olursa olsun, yaşamında elbet başkaları için feda edebileceği bir şeyleri vardır. Bir koltuğu, bir bisikleti, bir nefesi veya bir düşüncesi...
Fedakar olmak insanlığın simgesi, fedakar olmak yaşamın güzel yanını ortaya çıkaran anıların birer göstergesidir. Her insan fedakar olabilir, her insan ufak da olsa başkaları için bir şeyini feda edebilir. Ben insanoğlunun bu doğrultudaki feda duygusuna inanıyorum ve güveniyorum. Biz de toplum olarak fedakar olabiliriz ve yaşamımızın ortasına fedakarlık duygusunu yerleştirebiliriz.
Aşırı fedakarlık, değiştirme gayretinin tam tersidir. Bu tür insanlar kendi istek ve arzularının dışında, başkalarının onlardan beklediği şekilde davranmaya çalışırlar.
Bu insanlar genelde çevreye uyumlu ve hatta iyi insan imajı verirler. Kendileri dışında herkesle barışıktırlar. Çoğunlukla patladıklarında da yıkıcı ve sert olabilirler.
Bazı eşler birbirlerine, çocuklarına ya da arkadaşlarına aşırı fedakarlık yapmaktadırlar. Ve sonuçta sonu bitmek bilmeyen şikayetler ve senin için saçımı süpürge ettim güzelliğim, gençliğim gitti, saçlarım döküldü şeklinde sızlanmalar su yüzüne çıkmaktadır.
Doğrusu, ölçülü olmak ve bir gün haşamıza kakılacak/ya da başlarına kakacağımız davranışlardan kaçınmaktır; dengeyi bulmaktır. ... meli ... cek ... cak'lı konuşmak
Yanlış arkadaşlarımızdan birisi de ...meli, ...malı, ...cek, ... cak'lı konuşmaktır.... meli,... malı yaşamak çoğunlukla dertsiz başımıza dert almaktır. Dünyayı kendimize uydurmaktan ve kendi yeteneklerimizi gölgelemekten başka bir şeye hizmet etmez. Olayları olduğu gibi görebilmek, olayları istediğimiz gibi görebilmekten daha gerçekçi ve olgunca bir davranıştır.
Bununla ilgili kısa bir hikaye paylaşmak isterim sizinle:
Japon mimarlarından biri evini baştan aşağı yeniliyordu. Tamirat esnasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iç kısmında, iki tahta arsında sıkışıp kalmış bir kertenkele buldu. Biraz daha dikkatle bakınca kertenkelenin canlı olduğunu fark etti. Onu oradan kurtarmaya çalışırken bu kez kertenkelenin bir ayağından duvara çivilenmiş olduğunu gördü.On yıl önce yapılan eve kapısı takılırken dışarıdan çakılan bir çivi, o an kapıyla duvar arasında bulunan kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı diye düşündü Japon mimar.
Peki nasıl olmuştu da bu kertenkele, bir santim boyu bile kıpırdayamadığı bu karanlık duvar boşluğunda on yıldır canlı kalmayı başarmıştı?
Mimar, tamirat işlerini bir kenara bırakarak kertenkeleyi izlemeye başladı. Bu kertenkelenin sadece havayla beslenmediğine göre, bunca yıl yaşamını nasıl sürdürebildiğini merak ediyordu.
Bir süre sonra duvar boşluğunda bir hareket oldu. Japon mimar, nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkelenin geldiğini gördü. Gelen kertenkele, yerinden kıpırdayamayacak halde olana ağzında yiyecek taşıyordu.
Bu kertenkele diğerinin belki annesiydi, belki eşi, belki de arkadaşı Kim bilir? Ama bilinene bir şey var ki aralarındaki güçlü sevgi, birinin bıkıp usanmadan diğerini hayatta tutabilmek için ona yiyecek taşımsına neden olmuştu.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: