Vahim hastalık eğitim
Türk milleti gibi binlerce yıllık geçmişe sahip olan bir toplumun eğitimde sistem arayışının halen devam ediyor olması ne kadar ilginçtir.
İlkokul dönemimizde elimiz kalem tutmaya başlayınca düz çizgiler, dik çizgiler, yuvarlaklar yaparak alıştırma yapar, eğitim işine düzgün bir yazı yazmak ile başlardık. Yazıyı düzgün yazmaya başladıktan sonra güzel yazı teknikleri çalışmaya başlanırdı.
Ortaokulda öğretmenlerimiz dersler boyunca anlatır, biz yazardık. Yazdıklarımızı daha sonra okur, ders kitabı yerine bu yazılardan faydalanırdık. Hem yazı yeteneğimiz gelişir, hem de anlatılanları dinlerken derse çalışmış olurduk. Ders çalışma tekniğimizin temelinde bu vardı. Öğretmenin söylediği cümleyi aklımızda tutar, yazıya dökerdik. Böylece hafıza tekniği gelişmiş olurdu.
Otuz yıl öncesine kadar bu şekilde devam eden eğitim sistemimizin çok başarılı olduğu söylenemese bile bugünkünden kat kat ileride olduğu kesindi.
En azından ilkokul beşinci sınıfı bitiren herkes çok güzel okuma yazma bilir, hesap kitaptan anlardı.
Ama bugün ilkokul mezunlarından bunları beklemek çok zor.
Anlatılanı olduğu gibi yazıya dökme imkanı bugün öğrencilerin çoğunda yok. İlkokulu bitirdiği halde seri şekilde okuyamayan öğrencilerin sayısının da azımsanmayacak derecede olduğu biliniyor. Liselere giriş sınavında yüzbinlerce öğrenci sıfır çekiyor!
Demek ki sistemi iyileştireyim diye daha da bozmuşuz. Bu bozuk sistem içerisinde çocuklar başarılı olsunlar diye madar beygirine dönmüş. Sabahın köründe servislerle okula, okuldan dershaneye, dershaneden yatağa giren robotlar haline gelmişler.
Kimselerin umurunda değil!
Okullarda bedava kitap dağıtarak her sorunu çözdüğünü düşünen eğitim sistemi, resmen iflas etmiş durumda. Öğrencilere verilen kitaplar okullarda kullanılmıyor! Okul kitapları yerine başka kaynaklar zorunlu olarak aldırılarak dersler bu kaynaklardan işleniyor. Öğrenci velileri, devlet okullarında ücretsiz eğitim görecek çocukları için aidata bağlanmış.
Yardımcı kaynak aldırmakta zorlama yapılmaz diye ucu açık bir genelge yayınlayan Milli Eğitim Bakanlığı adeta hırsızlığa, hukuksuzluğa çanak tutmuş. Öğretmenler, “Dersler bu kaynaklardan işlenecek, almazsanız çocuğunuz derslerden geri kalır” diyerek hiç zorlama yapmadan velilerden bir güzel para araklamayı bir şekilde beceriyor. Bunun yanında sınıfın perdeleri, kliması, akıllı tahtası, boyası, kovası için sürekli öğrencilere baskı yapılarak para toplanmaya devam ediliyor.
Öğretmen diye bu işi yapanlar, sadece geçim kapısı olarak öğretmenliği seçmiş kişiler haline gelmiş ki, çok azı sadece sevdiği için bu mesleği seçen idealistlerden oluşuyor.
Bu kadar sorunla uğraşan ülkede, eğitimdeki sorunları çözüp bir kenara atacak kimseler de ne yazık ki hala başka işlerin peşinde, geçim derdinde, gaflette.
İçten içe kanayan bu yara, ülkenin geleceğini karartacak kadar vahim bir hastalık.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: