Türkiye'deki kadın cinayetlerini belki de bizler arttırıyoruz.
Yazdığımız her köşede, konuştuğumuz her panelde, öğrencilere anlattığımız her derste ve hatta yolda karşılaştığımız biriyle yaptığımız muhabbette bile sürekli Türkiye'de kadın ve çocuk olmak çok zor diyoruz. Kadın ve çocuk olmak kime göre neye göre zor Türkiye'de...
Kadını bu dünyaya koşulsuz şartsız var eden Allah varken onun yarattığı insanoğlu mu kadına zarar verecekti?
Bizler canilere aslında cesaret verir olduk. Okuduğumuz her haber başlığında kadınların nasıl katledildiğini, eşi veya sevgilisi tarafından nasıl parçalara bölündüğünü, okuluna giderken bir köşede kıstırılarak cesedinin parçalandığını ya da öldürülerek üzerine beton döküldüğünü aslında biz o canilere öğrettik.
Suçu biraz daha kendimizde aramalıyız, biz canileri cesaretlendirdik.
İşte bu yüzden kadın cinayetleri, ülkemizin en karanlık yüzlerinden biri. Her gün, bir başka kadın yaşamını yitiriyor; umutları, hayalleri ve gelecekleri ellerinden alınıyor.
Bu cinayetler, sadece bireysel bir trajedi değil, toplumsal bir çürümenin göstergesi.
Her bir cinayet, bir failin elinde hayat bulan bir zulüm ve toplumun göz yummasıyla beslenen bir canavardır.
Bu cinayetlerin arkasındaki başka bir sorun da, ataerkil sistemin kök salmış yapısıdır.
Kadınlar, her zaman birer “mülk” olarak görülmekte; kendi iradeleri hiçe sayılmakta. Kadına yönelik şiddet, sıradan bir mesele olarak normalleştirilmekte, davalar ya sürüncemede kalmakta ya da failin cezasız kalmasıyla sonuçlanmaktadır.
Adaletin sağlanmadığı bir toplumda, kadınlar ne kadar savunmasız, ne kadar yalnız hissediyor bilemezsiniz.
Her bir kadın cinayetinin ardından dökülen gözyaşları, bir başka kadının hayatının sona erdiğini hatırlatıyor.
Ancak, sadece bir kınama ya da sosyal medyada bir paylaşım, sorunu çözmeye yetmiyor. Bu mesele, derinlemesine köklü bir değişim gerektiriyor.
Eğitimden, hukuka, toplumsal algılara kadar her alanda kadına saygı ve eşitlik temelli bir dönüşüm sağlanmadığı sürece, kadın cinayetleri durmayacak.
Kadınların yaşam hakkı, temel bir insan hakkıdır. Bizler, her bir kadının yaşamına sahip çıkmak zorundayız.
Toplum olarak, cinayetleri ve şiddeti normalleştiren bir zihniyeti reddetmeli; sesimizi, gücümüzü birleştirerek bu katliama dur demeliyiz.
Susmak, bu cinayetlere ortak olmaktır. Artık sessiz kalmanın zamanı değil; kadınların hayatlarına sahip çıkmak, mücadele etmek zorundayız. Aksi takdirde, bir gün her birimiz, bir başka kadının hikâyesinin son bulduğu o korkunç başlığa dönüşebiliriz.
Okula, işe ve hatta dışarıya hava almaya bile çıktığımız bu çağda hangi caninin kör kurşununa kurban gideceğimiz çok belirsiz.
Bir kadın olarak; sokaklarda özgür dolaşmak istiyoruz, acaba boğazımız hangi cani tarafından kesilecek veya taciz tecavüze ne zaman uğrayacağız diye düşünmek istemiyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: