Her sektörde olduğu gibi basın sektöründe de bir takım yalan dolan söylemler olabiliyor. Örneğin size yakınmış gibi gözüken ve sözde iyiliğinizi düşünen şu haberi yapma bu haberi yapma kendini zora sokma gibi söylemler aslında şunu ifade ediyor, bizde bu haberi yapacak ne kalem ne de yürek var sende yapma farkındalık yaratma bizden bir adım öne geçme karpuz gibi sende bizim gibi yerinde büyü, günü kurtarmaya bak.
Bu gibi davranışlar özellikle Şanlıurfa gibi siyasi baskıların çok olduğu yerlerde çok oluyor. Hele de çakalların dişine göre bir av oldunuz mı tadınızdan yenmez. Ama çok şükür ceketimizi yağmurlara astığımız gün siyasilere boyun eğmedik. Zaten az çok bu şehirde kimin kendisini kaça pazarladığını, 1 yıl içerisinde çözdük.
Zaten çözülmeyecek insanlar değil ki, bin 500 hava ve sıfır bilgi ruhsuz bedenler, ayakta uyuyan başlar bunlarda bu şehirde söz sahibi olmaya çalışan ama sözünü yetkili mercilere ulaştırmak içinde bin bir etek öpenlerdir. Bunların farkına kendileri de değildir. Zaten sabahtan akşama el etek öpenlerin matematiği de zayıflamıştır.
Gelelim diğer palavralara bu birçok sektörde olduğu gibi basın sektöründe de etkilidir. Çünkü sabahtan akşama kadar emek veren ve parasızlıktan kırılan emekçinin en çok inandığı söylemdir. Emekçi ne yapsın şu ana kadar inandığı bütün değerleri yok edilmiş, sömürülmüş, apaçık bir yalana bile emekçi boyun eğecek durumda.
Oysaki emekçi dediğin emeğini savunmalı, savunduğu her doğruyu birilerinin çıkarına ters düştüğü halde söyleyebilmeli ve emekçi uyanıkta da olmalı, akılları varlıklarından az olan insanları de yerine göre bozmalı, varlıklarıyla hava basanları bilgisiyle yerin dibine sokmalı, feodal köylülere ruhunu 5 paraya satanlara boyun eğmeden yaşamalı ve kendi doğrusuyla birtakım adımlar atmalı. Onun için emekçi, ekmekçilerin yalan dolan sözlerine kulak asmadan kendi menfaatini ve çıkarını düşünmeli. Buradan bilgisiyle cahil varlık sahiplerini yerin dibine sokanlara selam olsun.
Yorumlar
Kalan Karakter: