Cennet ve Cehennemden giriş-çıkış var mıdır?
********************************************
“Selamünaleyküm Hocam! Cehennem de çıkış var mı? Dün akşamdan beri kafam çok karıştı. Cehennemde çıkış ile ilgili hadisleri okudum, ama buna karşı bir ayet bulamadım Hocam. Var mı-yok mu, varsa bir ayet,... nerede ise kafayı yiyicem!”
********************************************
Sevgili Kardeşim: Konunun Profesyonel Uzmanı değilim. Pratisyen olarak kabul buyurursanız benim için şereftir. Araştırmalarımı bir özet olarak alakederil-akıl, ilim ve imkân bildiklerimi ve anladıklarımı sizlerle paylaşayım.
Kur’an’i Kerimde Rabbimiz birçok ayette bu konuyu bildirmektedir. Biz sadece Hud Suresi, Ayet 105 -108: ve aralarındaki ayetleri öncelikle kıssaca ele almaya çalışalım.
105. “0 gün geldiğinde Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onlardan kimi bedbahttır, kimi mutlu.”: (Yani anlıyoruz ki; kimi Cehennemliktir kimi Cennetlik.) Rabbimiz müphem bırakmadan devamında açıklıyor.
106. “Bedbaht olanlar cehennemde/azapta/ateştedirler, orada onlar her nefeste acıdan inleyip feryat ederler.” (Demek ki 105. Ayette anladığımız doğru. “Bedbaht olanlar cehennemliktir”…)
107. “Rabbinin dilediği hariç onlar, gökler ve yer durdukça o ateşte ebedî kalacaklardır. Rabbin gerçekten istediğini yapar.” (Görüldüğü gibi 107. Ayette Cenabi Allah(cc) külli iradesini, sınırsız gücünü, sonsuz havl-kuvvet ve dilemesini istisna kılmaktadır. “Rabbinin dilediği hariç…” vurgusuyla başlamaktadır. Ve sonuçta yine “Rabbin gerçekten istediğini yapar.” Şeklinde hem Yüce Rabbimizin sonsuz gücünü, hem sözüne sadık olduğunu ve hem de dilerse dilediğini affedeceğini vurgulayarak anlatan bir mananın sonucunu görmekteyiz.
108. “Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada bir lütuf olarak ebedî kalacaklardır. “ (Yine 105.ci ayetin ikinci kısmını doğru anladığımız görünmektedir ki Rabbimiz bizlere açıklama lütfunda bulunuyor. “Mutlu olanlara/Bahtiyarlara gelince, onlar da Cennettedir'ler.” Âyetin başlangıcından hemen sonra “Rabbinin dilediği hariç,…” İstisnai ifadesi “Zerre kadar hayır ve şer karşılıksız kalmaz" ayetinin ifadesi ve “Allah mutlak adalet sahibidir” ayetleri gereğince ebedi cehennemliklerin dahi bir miktar iyiliklerinin karşılığını verdikten sonra o’ dilerse onları hak ettikleri ebedi Cehenneme gönderir, şeklinde; Allah'ın iradesini, gücünü, havl-kuvvet ve dilemesini istisna kılmaktadır.
107. Ve 108. Ayetlerde “…gökler ve yer durdukça o ateşte ebedî kalacaklardır.… Gökler ve yer durdukça onlar da orada bir lütuf olarak ebedî kalacaklardır. “ Şeklinde apaçık ifade etmektedir. O halde; kimin ne haddi var ki göklerin ve yerlerin, tüm evrenin, kâinatın Rabini bir beşer, haşa aciz bir kul misali, mütala'a ederek değerlendirmelerde bulunulsun?
Özet olarak: O şüphesiz mutlak adalet sahibidir, herkesin hak ettiğini verir. Şüphesiz sonsuz güç sahibidir. Tövbe edenlerden dilediğini affeder. Ve o söz vermiştir bahtiyarları mükâfatlandırır, bedbahtları cezalandırır. Bunda ne şaşılacak, ne gizli kalınacak, ne şüphe duyulacak bir durum var.
İlgili Ayetleri Kısaca Açıklamaya çalışalım:
Bu Âyeti Kerimeler, 103. Âyetin "O gün bütün insanların bir araya toplandığı gündür" mealindeki bölümü, detaylı bir şekilde açıklayıcı ve tefsir edici mahiyette olup, Yevmi Kıyamet dediğimiz Mahşerde toplanacak olan insanların dünyadaki imtihanları sonucunda, işledikleri iman ve amellerine göre; oradaki vaziyetlerinin ne olacağını, hak ettikleri ve ulaşıp kalacakları yerleri haber vermektedir. Aynı zamanda o günün dehşetini tasvir etmektedir.
Bu Âyeti Kerimelerin, putperest kavimlerin dönemlerini anlatan kıssalarından sonra gelmiş olmaları dikkate alındığında 105. Âyetin Allah katında putların kendileri için şefaatçi olacağına inanan kimselere hitap ettiği anlaşılmakta, ancak âyetin şümulü olan genel manasında şefaatçilere güvenip de günahtan sakınmayan kimselerin uyarıldığını söylemek de uygun düşer.
Zira Mahkeme-i Kübra’da, ayetlerde açıkça idrak ettiğimiz ve gördüğümüz ifadelerden anlıyoruz ki, Rabbül aleminin irade-i külliyesinin emri ve izni olmadan ne peygamber, ne evliya, ne melek ne de başka bir güç şefaat edip söz söyleyemez. "O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez." (Tâhâ, 20/109;) ve bir başka ayette ise; " Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir." Nebe' 78/36-38)
Açıkça anlaşılıyor ki insanlar, dünyadaki iman ve amellerine göre âhirette bedbahtlar ve bahtiyar/mutlular olmak üzere iki gruba ayrılacaklardır. 106. Âyette dünyada inkârcılıkta ısrar eden bedbahtların, âhirette cehennem ateşiyle cezalandırılacakları, 108. Âyette ise mutluların yani müminlerin cennet nimetleriyle ödüllendirilecekleri ifade edilmiştir. 107. Âyet-i Kerime’de, "gökler ve yer durdukça" şeklindeki ifadeyi birden fazla mana ile yorumlamak mümkün.
(Devamı yarın)
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: