Edebi söz harmanı (34)

Bize diş bi­le­ye­ne ev­ve­la hi­da­yet di­le­riz. Hi­da­ye­te dön­mez ise di­şi­ni bel­ler ge­çe­riz!

Maz­lu­ma yar­dım ede­mi­yor­san dahi, bari zulüm etme! Çünkü, "Maz­lu­mun ahı pa­yi­taht'tan in­di­rir en mü­te­keb­bir şahı!"

Ame­len Nem­rut olan­la­rın ço­cuk­la­rı­na "İbra­him" is­mi­ni koy­ma­la­rı gös­te­ri­yor ki bu­lun­duk­la­rı nef­sa­nî, nem­ru­di ma­kam-mev­ki on­la­rı mutlu kıl­mı­yor!

Bu gün bize zul­me­den­ler yarın zulme uğ­ra­sa­lar, on­la­rı da kur­tar­mak belki bize düşer. Adil ol­ma­nın adı ve so­ya­dı işte budur budur.

Men­kul-gay­ri­men­kul ser­ma­ye bi­rik­ti­ren hü­küm-fer­ma ka­pi­ta­list­le­rin ka­pi­tü­las­yon­la­rı son had­de­ye va­rın­ca ola­cak olan olur!

Ser­ma­ye sar­hoş­la­rı­nın kapı kulu saray ent­ri­ka­la­rı Az­ra­il (as) gel­me­den bit­mez. Onun­da ge­li­şi­ni Allah tak­dir eder!

Yer­yü­zün­de ada­le­tiy­le meş­hur üç sul­tan var: Hz. Ömer, Ömer bin Ab­dü­la­ziz, Se­la­had­din-ı Eyubi. Her üçü de sa­ray­da otur­ma­dı­lar neden..?

Daha dün bir di­ğe­ri­nin yü­zü­ne bal­gam tü­kü­ren yüz­süz­ler, ada­let kor­ku­muz­dan yüz­ler­ce yüz­süz­lük­le o pis­li­ği iğ­ren­me­den ya­lar­lar!

Düş­man­lar le­hi­ne, kar­deş­le­ri­ne hı­ya­net eden­ler; kal­leş­lik im­pa­ra­tor­lu­ğu­nu kur­sa­lar dahi, kendi aleyh­le­ri­ne al­çak­lı­ğa uğ­rar­lar!

Allah'(cc)ın özgür ya­rat­tı­ğı Ka­vim­le­rin Hak­kı­na-Hu­ku­ku­na te­ca­vüz eden­ler bir gün mu­hak­kak aynı akı­be­te uğ­rar­lar!

Her­ke­sin kendi mil­le­ti­ni ve va­ta­nı­nı sevme hakkı var, başka mil­let­le­re ve yurt­la­ra düş­man­lı­ğı ge­rek­tir­mez!

Özgür Müs­lü­man Kürt­le­rin için­de bu­lun­ma­dı­ğı bir "İslam Cum­hu­ri­yet­ler Bir­li­ği" müm­kün değil. Kürt­le­re ya­pı­lan düş­man­lık onun için ol­ma­sın mı?

Şe­fa­atin kay­na­ğı ve çekim gücü şef­kat­tir. Muh­taç kar­de­şi­ne şef­kat gös­ter­me­ye­ne şe­fa­at edil­mez! "Men la yer­hem la yür­hem!"

Ha­ya­tın temel di­zay­nın­da, ilahi kud­ret ge­re­ği te­sa­düf yok, her nok­ta­da öz­gür-öz­gün irade ile özen­le te­sa­nüt var!

Hani Sa­rık­lı-Peş­mer­ge bize = Kar­deş ve dost idi, Allah aş­kı­na ne oldu? Bu kin ve düş­man­ca tavır.. Neden..?

Maz­lum fert ve top­lum­la­rın ya­nın­da de­ğil­de, zalim zor­ba­lar­la it­ti­fak eden­le­rin son­la­rı keşke bu gün­den gö­rün­sey­di hal­le­ri ni­ce­dir!...?

İslam coğ­raf­ya­sı­nı fe­sa­da ver­mek için mekik do­ku­yan­lar; Mekke'ye gitse ne olur, Me­di­ne'de ölse ne yazar? Ebu­ce­hil, Ebu­le­hep'ler de ora­lıy­dı.

Be­di­üz­za­man'ın "Dec­cal, Süf­yan, Mehdi, Yecüc ve me'cüc" ile il­gi­li iza­ha­tı­nı yeni baş­tan oku­mak gerek! Ne­re­ler­de hangi ka­vim­ler­den bah­se­der ib­ret­le gör­mek lazım.?

Kur'anın li­san-ı se­ma­vî­sin­de Ye'cüc ve Me'cüc namı ve­ri­len Man­çur ve Moğol ka­bi­le­le­ri, eski za­man­da Çin-i Maçin'den bir kısım başka ka­bi­le­le­ri be­ra­ber ala­rak kaç defa Asya ve Av­ru­pa'yı herc ü merc et­tik­le­ri gibi, ge­lecek za­man­lar­da dahi dün­ya­yı zîr ü zeber ede­cek­le­ri­ne işa­ret ve ki­na­ye­dir. Hattâ şimdi de ko­mü­nist­lik için­de­ki anar­şis­tin ehem­mi­yet­li ef­ra­dı on­lar­dan­dır.

Şu­alar - 588

Yine Şu­alar ki­ta­bın­da: Ve o şe­ra­ite mu­va­fık in­san­lar ise, Çin-i Maçin'de kırk gün­lük bir me­sa­fe­de ya­pı­lan ve aca­ib-i seb'a-i âlem­den bi­ri­si bu­lu­nan Sedd-i Çinî'nin bi­na­sı­na se­be­bi­yet veren Man­çur ve Moğol ve bir kısım Kır­gız ka­bi­le­le­ri­dir ki, Kur'an'ın müc­mel ha­be­ri­ni tef­sir eden Zât-ı Ah­me­di­ye (Aley­his­sa­lâ­tü Ves­se­lâm) mu'ci­za­ne ve mu­hak­ki­ka­ne haber ver­miş.

Şu­alar - 588

Az­dık­ça az­gın­la­şan, şı­mar­dık­ça şa­şı­ran­la­rın iflah ve ıslah ol­duk­la­rı pek gö­rül­müş ta­ri­hi bir vakıa değil! İla ce­hen­nem ez-zü­me­ra... gi­decek yer­le­ri var!

ÖLÜM GER­ÇEĞİ HER­KESİ BULUR!

"Ölüm" bize zulüm et­me­nin ve et­me­me­nin eği­tim ve öğ­re­tim der­si­ni verir. Demek ki za­lim­ler öl­me­ye­cek­le­ri­ni zan­ne­der­ler. Oysa ölüm on­la­rı an­sı­zın kıs­kıv­rak ya­ka­lar. Rab­bi­miz(cc) uya­rı­cı fer­ma­nıy­la şöyle fer­man bu­yu­rur! "Ne­re­de olur­sa­nız olun ölüm size ula­şır; sarp ve sağ­lam sa­ray­lar­da/ka­le­ler­de ol­sa­nız bile! ... " (4/NİSÂ-78)

HER­KES HESAP VE­RECEK!

Ölüm­den ne zalim kur­tu­lur ne alim, ne mağ­rur kur­tu­lur ne mağ­dur: Şüp­he­siz ki "Her nefis ölümü ta­da­cak; sonra (tüm yap­tık­la­rın­dan ve hoş gör­dü­ğü, rıza gös­ter­dik­le­rin­den hesap ver­mek üzere) ancak bize dön­dü­rü­le­cek­si­niz." (29/AN­KE­BÛT-57)

Ez rind di­za­nim ku ada­le­ta Xwedé wé cîh bigre. Wé heqqé maz­lu­man bi heqîn jı za­li­man wé were stan­dın!

Dumé din­yay dergo. Roj yeno maz­lu­mî mü­zaf­fer bené. Za­li­mî ada­let­ra né reyéné!

Dün­ya­nın ömrü uzun.Gün gelir maz­lum­lar mu­zaf­fer olur. Za­lim­ler ada­let­ten kur­tu­la­maz­lar.

Çağ­daş Nem­rut­la­rın Or­ta­do­ğu ate­şi­ne odun ta­şı­yan­lar unut­ma­sın­lar! "Ey ateş İbrhim(iler)in üze­ri­ne sağ­lık ve se­la­met ol" emri var!

Bir gün elbet sıra bize ge­lecek! Allah'ın iz­niy­le, bize zulüm eden­le­re dahi ada­let­le mu­ame­le ede­ce­ğiz. Geç­mi­şi­miz bize ge­le­ce­ği­mi­zi ta­nı­tır.

Za­lim­ler sebep olur, ta­ri­hi her zaman za­lim­le­re karşı kıyam eden mu­zaf­fer maz­lum­lar yazar ve hatta mağ­lup ol­sa­lar dahi....

Sö­mür­ge­ci iş­gal­ci­ler, ya­rın­ki kur­tu­luş kah­ra­man­la­rı­nı do­ğu­rur! İngi­liz­ler Fran­sız­lar.. gibi yerli halk­lar­ca asır­lar­ca la­net­le­nir­ler!

Üç­ka­ğıt­çı­lık es­ki­di, tarih oldu gitti. Şimdi onüç­kâ­ğıt­çı­lık çıktı. Bu oyunu de­mok­ra­tik ku­ra­la göre oy­na­yan­lar ulu­sal kah­ra­man olur(!)

HADDİ AŞMAK ALLAH'A DÜŞ­MAN­LIK­TIR!

Allah'ın be­lir­le­di­ği hak­kı-hu­ku­ku, ada­le­ti, ni­za­mı bı­ra­ka­rak, sos­ya­list­lik, ko­mü­nist­lik, ate­ist­lik, menfi mil­li­yet­çi­lik/fa­şist­lik, dev­let­çi­lik, la­ik­lik, li­be­ral­lik veya de­mok­ra­si gibi batıl be­şe­ri ide­olo­ji­le­rin pe­şin­den gi­dil­mez. Yani hak­tan ay­rıl­mak su­re­tiy­le "Aşırı git­me­yin. Mu­hak­kak ki Allah (her türlü) haddi (hu­ku­ku, hu­du­du, sı­nı­rı) aşan­la­rı, zulüm eden­le­ri sev­mez." BA­KA­RA-190 MAİDE-87

Mil­let de­ni­lin­ce (güya) dini unu­tan­la­rın dini var mıydı ki ha­tır­la­sın­lar? Çünkü on­la­rın din­le­ri milli/kavim/ka­bi­le men­fa­at­le­ri­dir!

Dün­ya­nın ye­ni­den şe­kil­le­ne­ce­ği dö­nem­de Müs­lü­man­la­rın ara­sı­na fitne, kan, kat­li­am­la düş­man­lık so­kan­lar ebe­di­yen la­net­le­ne­cek­ler!

Her­kes gü­ven­li yerde, se­ve­ni­nin ya­nın­da olmak ister. Her­kes gü­ven­siz yeri ve düş­man­lık edeni sev­mez. Şüp­he­siz bizde her­kes gi­bi­yiz!

Baş­ka­la­rı­nın Si­yo­nist Ya­hu­di­le­re, Nas­ra­ni Haç­lı­la­ra "mer­ha­ba" de­me­le­ri­ni kerih gö­ren­ler, mil­yon­la­rı keriz gö­re­rek "kadim dost­luk aş­kı­nı "ilan edi­yor­lar. Aman Ya Rabbi!

Keşke daha güçlü (fert, top­lu­luk, örgüt, dev­let...) den değil, sa­de­ce Allah' kor­ku­sun­dan adil dav­ra­nı­la­rak zulüm ya­pıl­ma­sın!

Kar­deş kar­de­şe zul­me­der­ken; gavur hangi ni­yet­le.. maz­lum­dan yana ise, maz­lum ne yap­sın vay o zalim olan kard­fe­şin ha­li­ne!

Kendi bi­rey­sel ve te­kil­ci ira­de­si­nin dı­şın­da, ço­ğul­cu ve ço­ğun­luk­çu bir ira­de­nin ida­re­si­ne ta­ham­mü­lü ol­ma­yan­la­ra ta­rih­te: Bazen Fi­ravn, Karun, Nem­rut, Deh­hak,... bazen Ti­mur­leng, Cen­giz­han, Hü­la­gu,.. ba­zen­de Ebu­ce­hil, Yezit, Hec­cac-ı Zalim, Hasan Sab­bah... de­nil­miş.

Zalim olan­la­rın hep­si­nin ortak nok­ta­la­rı: Tan­rı­sal rol­le­re bü­rü­ne­rek, maz­lum halk­la­rın te­pe­sin­de; paşa, kral, pa­di­şah... ve ben­ze­ri isim ve sı­fat­lar­la hüküm ferma ol­ma­la­rı­dır.

Bir kısım za­lim­ler ya­şa­dık­la­rı dö­nem­de, ekser ta­raf­tar­la­rın­ca on­la­ra "kah­ra­man" de­nil­miş. Ama şimdi top­ye­kûn in­san­lık âle­min­ce, her­kes ta­ra­fın­dan la­net­le­ne­rek; zalim dik­ta­tör­ler de­nil­mek­te­dir.

El­bet­te şim­di­ki bir­çok adı kah­ra­man ola­rak al­kış­la­nan nice za­ma­ne zalim Nem­rut, Fi­ra­vun... Ve Dah­hak'lar da ge­lecek za­ma­nın in­saf­lı cesur ve adil olan Nesli Ati'si ta­ra­fın­dan hak et­tik­le­ri isim ve sı­fat­lar­la anı­la­cak­lar­dır.

Za­lim­le­re karşı mü­ca­de­le veren ger­çek yiğit ve kah­ra­man­lar ise hiç şüp­he­siz hak­ket­tik­le­ri şe­kil­de; hür­met, saygı, hayır ve ha­se­nat­la yüz­yıl­lar boyu eh­lin­ce, Fa­ti­ha­lar, Ya­sin­ler ve Du­alar­la Allah(cc)ın sev­gi­li kul­la­rı ola­rak anı­la­cak­lar.

Ada­le­tin an­sik­lo­pe­dik ki­ta­bı ya­zıl­sa, uy­gu­lan­ma­dık­ça bir harf kadar fayda ver­mez! Fayda ve zarar ey­lem­sel uy­gu­la­mak­tan geçer.

İç ba­rı­şı ve ada­le­ti mü­kem­mel olan hiç bir dev­let, dı­şa­rı­dan bi­ri­le­ri­nin mü­da­ha­le­le­ri­ne pekte maruz kal­maz!

İslam alemi ve Or­ta­do­ğu'nun Kur­tu­lu­şu, Kur'anın hükmü ve ha­kem­li­ğin­de, hadis ve sün­net üzre bir­lik ol­mak­tan geçer!

İç ba­rı­şı ve ada­le­ti mü­kem­mel olan hiç bir dev­let, nü­fu­su­nun az­lı­ğı, coğ­ra­fi ala­nın kü­çük­lü­ğün­den do­la­yı yı­kıl­maz!

Ey yüce Rab­bi­miz! Dua et­me­yi dahi be­ce­re­mi­yor­sak, ka­tın­da kabul olan du­ala­rı hak­kı­mız­da kabul buyur. 

AMİN