En Güzel Rehber Hazreti Peygamber (1)
Uyuşturucunun meşruymuş gibi kullanıldığı, zinanın aşikâr işlendiği, haksız yere insan öldüren katillerin, bir faili meçhul safsatalı fetvalarıyla(!) meşrulaştırılmak istenildiğini görmekteyiz.
Kur’an’ın ve Hadis-i Şerif’in uygunsuz ortamlarda okunup siyasî mitinglerde halka gösterilerek oy toplama aracı haline getirildiğine şahit olmaktayız. Oysa Rabbimiz Teâlâ’nın kesin ve net mesajı ve Yüce Peygamberimizin Sahih Hadisleri ortadadır:
“Sakın ha, ayetlerimizi (yazılı pankart, tablo, döviz, broşür, dergi, gazete muska, kolye, bileklik, yüzük…veya sözlü olarak, siyasî hutbe, rantiye vaaz, demokratik konferans ve miting…şeklinde ya da görsel ve işitsel radyo, televizyon, internet, disk, disket ve benzeri sunum ve haberlerde reklam aracı olarak) dünyevî bir menfaat ve meta karşılığında satmayın!”
Az önce zikrettiğimiz ikazı ilahî herkesin anlayabileceği bir dil ile ifadeleri ortadadır. Vahy-i İlahî olan Kur’an’ın ayetleri bazı gafillerce, Kur’an ve Hadis’in manalarına aykırı, muhakkik ve mudakkik muhaddis ve müfessirlerin tefsirlerine zıt, müçtehit imamların şerh ve içtihatlarına ters bir şekilde zorlamayla ırkçı, menfaatçi, aşırı perestiş veya korku ve endişe verici yorumlarla, şerh ve izahına çalışıldığı görülmektedir.
Bütün bu gayr-i sahih usul ve yöntemlerle maalesef, apaçık, zahir olan katillere “gazi-şehit” belki batinî mazlum veya gerçek gazi ve şehitlere (hâşâ) gebermiş “domuz, it” muamelesinin yapılabildiği sahnelere şahit olmaktayız! Dün olduğu gibi bu gün ve yarında “Zaman, en büyük müfessirdir” inancıyla, Bediüzzaman Saîd-i Kûrdî’nin tarihi tespit ve tecrübesi olan vecizesinin tahakkukunu beklemekteyiz.
Özgür ve suçsuz ve hatta ilahî, doğal, insanî olan evrensel hak ve hukuk olan taleplerinden dolayı mazlum insanları, bir kısmını tarih-i kadimden beri kendilerine ve atalarına bir ilahî armağan olan kendilerine ait mülk evlerinde, yuvalarında, yurtlarında, vatanlarında öldürüp, diğerlerini sürgün, tehcir ederek hanımlarını ve kızlarını hizmetkâr, esir veya cariye kılan katillere mücahit, cehennemlik zebanîlere (maalesef) zahit denildiğini seyretmekteyiz…
Evrensel Hak ve Hürriyetlerin pazarlık konusu yapıldığı bazı coğrafyalarda, gerçekten zalim ve fesatçı olanlara değil, bazen zulme karşı çıkanlara bölücü, çete, eşkıya, terörist… ve zalimin yanında duran destekçilerine beyefendi, insan-ı kâmil, iyi vatandaş muamelesinin görüldüğü bir dem-u devranı yaşamaktayız.
Yani tarihin ekser süreçlerinde olduğu gibi günümüz dev-resindede tağutların fizikî, kütlesel büyüklüğü nipetinde bel’amlarının cerbezeli belağatlarıda yine o nispette ko-camanlaşmaktadır. İşte “Cahiliye Asrı” dediğimiz ortam yine yaklaşık 1500 yıl önce bu minval üzere idi.
Bu kaskatı kesilmiş olan, kesif cahili karanlık anında, Allah’ın en sevgili kulu ve Hatemünnebi Resulü, önderi-miz Hz. Muhammed(sav) barış, huzur ve saadet güneşi olarak yeryüzüne doğdu.
Kuraklıktan suyu çekilmiş, nemi buharlaşmış, çatlak toprakların suya kavuşup, ölmek üzere olan tohumların yeşerip hayat bulması gibi Cenab-ı Hakkın emir ve iradesiyle insanlığın, evrenin ve kâinatın imdadına yetişti.
O en yüce olan Peygamberimiz’(sav) in gelişiyle küremizde, yeniden bitkiler, hayvanlar, insanlar ve hatta cansızlarla “Ekolojik Denge”nin korunması doğrultusunda hayat nurla barışarak, Allah’ın(cc) gönderdiği İslam;
Barış, Sulh/Selamet/Esenlik Dini ile yaşam güven, huzur buldu. En başta beşeriyet, yeryüzü, onsekizbin âlem ve tüm kâinat camiasıyla… var edeni bulurken, aslında var olmanın mutlu ve umutlu farkındalığını keşfetti o en acı olan ümitsizliğe ve yokluğa, yok olmaya inat!...
Hz. Peygamber(sav) Efendimizin hayatı, tüm konularda bizlere ve bütün insanlığa örnek alınacak şekilde, Rabbimiz tarafından özellikle ve özenerek, korunarak yaşanmış ve yaşatıldı. Beşeriyet O’nun güzel ahlakının nuruyla aydınlatıldı.
O’nun, ahlâkı hasanesine ne zaman ulaşırsak, o zaman bir bütün olarak tüm halklar, milletler ümmet olarak, şanı yüce olan Allah'ın rızası dairesinde, sulh ve barış içinde yaşamasını bilenler ve Rabbimizin nimet verdiği aziz kullardan oluruz.
Yeryüzüne gelmiş, geçmiş ve gelip-geçecek insanlar içeri-sinde, “sırat-ı müstakim üzere” en istikrarlı yürüyebilen ashab-ı kiram, tabiin, tebe-i tabiin, sevdikleri ve şüphesiz en başta nümune-i imtisal, örnek ve önderimiz olan Efendimiz’dir, sallallahu teala aleyhim ecmain…
Resulüllah(sav) vefat edinceye kadar hep aynı huy, aynı karakter, aynı kimlik, kişilik ve aynı risalet ahlâk-ı hase-nesi üzere yaşadı. O sürekli fakirlere, bikeslere, yetimlere, öksüzlere, miskinlere, muhtaçlara ve hatta zalimlere zulümden vazgeçmeleri için, tebliğ-i şeriat metoduyla hakkı ve adaleti anlatarak yardım ederdi.
Zalimlere karşı zayıfları, mazlum ve mağdurları korur, muhataplarına ilahi emir olan “kavlen leyyinen” muariflğinin müderrisliğini yaparak, tatlı söz ve güler bir yüzle muamelede bulunurdu.
Hazret-i Muhammed(sav); İlahî terbiye tezahürü gereği, tevazu ve hoşgörüsünü hiç kimseden esirgemez. Toprak, hava, su ve güneş, nasıl ki Allah’a inananın da inanma-yanın da emrinde, yeterince istifadesinde ise, öylede;
Peygamberimiz’(sas) in dünyayı kapsayan şefkati, merhameti, rahmeti ve bereketi de küçük, büyük, genç, ihtiyar, müslim, gayrimüslim herkese aynı şekilde yansırdı. Ve herkes kabiliyetine göre ondan istifade ederdi ve halen bu maddi ve manevi feyiz, bereket ve rabıta devam et-mektedir. Ve Allah’(cc)ın izniyle kıyamete dek sürecek!
Peygamber Efendimiz(sav), “Vema erselnake illa rahmeten li’l-âlemin.” Yani Cenab-ı Hak, “Biz, seni ancak âlem-lere rahmet (sulh, selamet, esenlik ve barış elçisi) olarak gönderdik.” müjdesiyle ilahî övgüye mazhar olmuş âlemlere en büyük rahmettir. Şüphesiz O’nun ahlâkı, yaşayan canlı Kur’an ahlâkıydı. Yani her işini Cenab-ı Allah’ın rızasına uygun olarak yapardı. Kalplere yerleşen iman ışığı sayesinde yanlış, batıl ve küfre götüren inançları sildi.
Cehalete ilimle, zulme hak ve adaletle, kin ve düşmanlığa sevgiyle, acımasızlığa şefkat ve merhametle mukabele etmeyi gösterdi. O’nun ahlâkı Kur’an’i ırmakların topye-kûn buluştuğu okyanusa dönüşmüştü. Hz. Aişe: “O’nun ahlakı (aynen), Kur’an (ahlakı) idi.” Buyurdu.
O’nun ahlâkının Kur’an olması; Kur’an’da emir buyrulanı harfiyen yapması, nehyedileni de aynı titizlik ve heyecanla uygulanmasıdır. Kur’an’ın beğenmediği bir işi, bir hareketi beğenmemesi; O’nun da kabullenmemesi demektir.
O kendiliğinden ne uyarlar, ne onarır ve nede onaylardı. O, “Ben de sizin gibi bir insanım.” “Abduhu” yününü hiçbir zaman unutmaz ve “O'nun size aktardığı sözler (ve gösterdiği tatbikî fiiller) kendisine indirilen ilâhî haberden (bilgi/emirden) başka birşey değildir.”
“Muhammedün Resulullah”, “Muhammed Allah’ın Resuludür.” Hükmünü bir görev olarak kabul eder, “Resul” olması hasebiyle, O, sadece kendisine onaylanmış olan ilahi vahiy ile ihtiyaç sahiplerini uyarır ve bizzat kendisi en istikrarlı ve istikametli bir şekilde “Festekim kema ümirte”, yani “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” hitabına uyarak yaşamında uyguladı.
O, bir şeyi seviyorduysa, Allah(cc)’ın Kur’an’daki beyanıyla seviyordu. Sevmiyorduysa, Kur’an, çirkin, kerih gördüğü için sevmiyordu. Onun tutumunu belirleyen, emr-i bi’lmaruf, nehy-i ani’l-münkerdi. O, Kur’an’ın helâl say-dığını helâl, haram saydığını haram kabul ederdi; bütün uygulamaları bu istikamette idi.
Yüce Allah (Celle Celaluhü); O’nu(sav) eğitip öğretti ve insanlara ve cinlere hatta tüm kâinatta en güzel örnek, insanların kurtarıcısı ve önderi olsun diye, özel olarak Rabbü’l-Âlemin tarafından terbiye edildi. Bu konuda Peygamber Efendimiz(sav) şöyle buyuruyor: “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı.”
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: