Seçimin birden fazla galibi olabilir!
Bu galibiyet ve mağlubiyet bazen fiziksel maddi ve ekonomik, bazen matematiksel muhasebeci rakamsal, bazen kimyasal terkip ve tecrübe ile bazen biyolojik hayatsal ve genetik bir üslupla, bazen de psikolojik ve sosyolojik olarak maddi ve manevi alanda gerçekleşir.
Demek ki herhangi bir durum neticesi itibarıyla, bir tek noktadan hareketle galibiyetinden veya mağlubiyetinden bahsedilemez. Hem galibiyet ve mağlubiyetin bizzat kendisi bile çoğu zaman görecelidir. Yani kaleden geçen her top puan getirmez. Ancak her gol kaleden geçmek zorundadır! Yâda her zaman “sıfır” sıfır değerinde kalmaz. Sıfır tek başına olmaktan çıkınca öncesindeki her rakamdan daha fazladır.
Demek ki öndekiler her zaman galip değiller. Bazen sondakiler öndekilerden sayıca ve değerce de daha öndedirler. Hatta bazen “sırren tenevveret” sıfır gibi görünmek-olmak sıfırlanmaktan öte dirilmek ve zafere dek direnmenin misyonunu ve motivasyonunu kazandırır. Başta ekser peygamberlerin, fatihlerin ve tarihi derinliğe sahip unutulmamış vakıa kahramanlarının vaziyeti bu minval üzeredir denilebilir.
İster hayal ürünü hazırlanmış romanların canlandırılması veya hakikatte yaşanmış kahramanlıkların senaryoya dökülerek yeniden yaşanır hale getirilerek sergilenmesi, seyre değer bütün filmlerde elinde güç, kuvvet, servet olanların uyguladıkları şiddet, belli bir noktadan sonra yavaş yavaşça kırılarak ve sonuç olarak haklı olan mazlumların zaferiyle neticelenir. Unutulmayan ve tarihe birer ders-i ibret olarak nakledilenler de bu durumdakiler değiller mi?
Dünyanın her neresinde olursa olsun: Halkların iradesini ortaya çıkarmak ve koymak için yapılan gerek İslami usul kaide ve kulalarla göre veya batı menşeli batıl sistemli demokratik seçimler dahi asla düşmanlık, inkâr ve imha üzere kurgulanmamalı.
Bütün siyasi partilerin aynı yasanın temel izin ve esprisinden yetki alarak katıldıkları yarışta, seçime girmeyi hak kazanmış hiçbir parti, gurup, organize illegal olarak adlandırılamaz, kurucu kadroları, yetkili organları, üyeleri topyekûn terörist olarak ifade edilemez, gayrı meşru olarak nitelendirilemez. Yapılırsa bu ayrımcılığı, bölücülüğü, sosyal dengeleri anormal hareketlendirecek, toplumsal sosyolojik ve psikolojik fay kırılmalara vesile olanlar, (varsa adil olan) hukuki kanun, nizam ve yasalar önünde hesap vermelidirler.
Çünkü yasalara göre kurulu olan kuruluşların hiç biri, diğerinden daha çok değeli veya değersiz değiller. Velev ki böyle dahi olsa, birilerin böyle çirkefçe milleti, ülkeyi, vatandaşları kamplara bölerek ve de iftiralarla ve yalanlarla değil doğru istikamette aydınlatılan halkın kararıyla herkes hak ettiği yeri almalı ve zaten alır.
Şu veya bu devlette, ülkenin tüm hava, kara ve deniz imkanları, resmi üniformalı, adli ve diyanet menşeli cübbeli, hulasa her imkanı kullanma yetkisine sahip “olağan üstü kanun ve yetkilerle donanımlı” hükümferma makam ve mevkiler yetmezmiş gibi, ülkeyi çifte guruplara götürerek (saygın ittifak ve birliktelikler dışında) sırf birilerini günah keçisi ilan etmek, ekseri yöneticilerini tutuklamak, basın yayın imkanlarını susturmak, etkisiz hale getirmek, seçilmiş olarak iradeleri ile elde edilen kazanımlarını kaldırarak atanmışlarla iradelerine ipotek koymak, olabildiğince çifte blok olarak arada ezmek, bitirmek, yok saymak ve mümkünse yok etmek için yazılan ve uygulanan tüm senaryolara rağmen her ne şekil bu plan tutmamış ise.. yinede meclise girmeyi başarabilmiş bir teşkilatı var ise, böyle bir ülkede bu durumda böyle bir çalışma, plan-proje veya seçimin farklı galibi kim olabilir? Tekrar edecek olursak:
Yeryüzünün tüm kıt'alarında kurulu olan ve kurulacak olan tüm devletlerde veya organizeli tüm hareketlerde beşer eliyle, diliyle güç, kuvvet ve havsalasıyla, elbette yapılan her çalışmanın, verilen her mücadelenin, uygulanan her plan ve programın, yürütülen her hareketin galipleri ve mağlupları olur. Bu galibiyet ve mağlubiyet bazen fiziksel maddi ve ekonomik, bazen matematiksel muhasebeci rakamsal, bazen kimyasal terkip ve tecrübe ile bazen biyolojik hayatsal ve genetik bir üslupla, bazen de psikolojik ve sosyolojik olarak maddi ve manevi alanda gerçekleşir.
Şayet dünyamızda ve hatta ülkemizde geçmişte olmuş veya yaşadığımız döneme denk gelmiş böylesi durumlar olursa, hiç bir ürkeklik ve korkaklık göstermeden fiziki kazananları medeni bir şekilde hakkettikleri noktada kutladığımız gibi, herkesin kazanımını da kendileri için bir değer kabul ederek, medenice insani erdemliliğe yakışır bir hoş görü ile karşılanmalı diye düşünüyorum.
Aslında İslama göre olsaydı, seçimlerin gerçek manada kaybedenleri olmadığına göre: Kazananların zaferi, kazanmayanların gazası mübarek olsun denilir. Demokrasiye göre ise, yapılan tariflere göre bu güne dek göremediğimiz demokratlara rastlarsak soralım, bu durumu o demokratlar bize de anlatsınlar olmaz mı?
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: