Yeter artık!

Gelinen noktada, global dünyanın kıt'alarında ve çeşitli ülkelerinde: Canlı-cansız basın, yayın, haber, yorum ve yayınlarda görünen, duyulan, okunan; iftira, gıybet, vahşet, dalalet, yalan ve talana karşı; İnsan olma özelliğini kaybetmemiş ekser insanlardan "YETER ARTIK!-ÊDİ BESE!" seslerini duyuyoruz!

Hangi millet, devlet ve ülke olursa olsun...? Bu sese kulak verilirse elbette sevindiricidir. Çünkü ekseriyetle sosyolojik, psikolojik, biyolojik ve ekonomik diyalogların ilk merhalesi ses-söz ve ifade hürriyeti yöntemi iledir.

Eğer kulak verilmez, gözden ırak, varsa haklı taleplere karşı; akıldan ve gönülden uzak ve korkak davranılırsa... kulelerden, uydulardan, minarelerden çağırmaya gerek yok, belki fırsatta yok.

Allah muhafaza, meydana gelecek olan kaotik ortamın kontrolünün zorluğu, çok acı olan neticeleri tarihi tecrübelerle meydanda. Olabileceği olumsuz farklı merhalelerini ve boyutlarını kestirmeye ne teknolojik aletler, ne ilmi gelişmeler, ne üstün siyasi plan ve projeler ve nede ölümcül silahlara sahip olma imkanları belirleyemez!

Evet herkes bilir ve tahmin eder ki artık öylesi duruma gelmiş bir ülkede bela kapıdadır, hatta kapıdan içeri girmiş çoğu zaman! Ve nihayet dünkü dev ülkelerin nasılda karton kutuları gibi buluşulduğunu veya kurbanlık develer gibi diz çökerek devrildiklerini, maalesef ve maatteessüf bir film gibi hemde canlı olarak an-be an seyretmekteyiz.

Yani, şimdi derhal uyanmak zamanı! "Zalimlere meyletmenin dahi ilahi gazaba müstahak olmayı gerektirdiğini" bize bildiren Kur'an ifadelerine kulak vermek zamanı, Resul-ı Ekrem'in sünnetini yaşanır kılma vaktidir. Evrensel ve bilimsel insan hak ve hürriyetlerine saygılı olma zamanıdır. Rabbim(cc) aklı selim ile bu girdaplardan kurtuluşu mazlum milletimize, ümmetimize ve tüm insanlığa nasip eylesin. RABBİM AKIL-ŞUUR VERSİN! AMİN...