İnsanoğlu daima bir noktaya tıkanıp kalıyor. Sonuç olarak robot değiliz. Bizimde duygularımız, sevinçlerimiz, kederlerimiz oluyor.
Bazen düştüğümüz yerden kendimiz kalkmalıyız, her şeye rağmen hayata boyun eğmemeliyiz.
İnsan tıkanıp kaldığı noktada yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapmalı. Yani daima bir çıkış yolu bulmalı.
Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri küçük şeylerle başlamalı belki, bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten, yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini, gördüğünü hissedebilmeli.
İnsanoğlu kendisinden fazlasını çevresine de sunmalı. Hep bana hep bana dememeli. Başkasının yerine koyabilmeli kendini, ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli.
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli. Şu; adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı. Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine.
Sevdiğin kadın ile güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, sevdiğin kadının saçlarını okşamalı.
İnsan bir çocuğun ilk adımlarında umudu, bir gencin düşlerinde geleceği, bir yaşlının hatıralarında
geçmişi görebilmeli. Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli
Velhasıl kelam insanoğlu ne, herkesi düşünmekten kendini, ne kendini düşünmekten herkesi unutmamalı. Bilmeli ki hayatın çok kısa olduğunu hep vermek ya da hep almak için. Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil.
Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli karşındaki insanı. Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere.
Yorumlar
Kalan Karakter: