Bu hafta maalesef yine olumsuz bir yazı yazacağım.
Ben de isterdim her hafta köşemi olağanüstü başarılara, sanata, spora, bilime veyahut felsefeye ayırmayı ancak ülkemizin konjonktürü buna hiçbir zaman müsaade etmiyor.
Bu haftaki yazıma seçtiğim başlık Türkiye’yle o kadar uyumlu ki bazen Türkiye dünyanın tımarhanesi olabilir mi? Diye kendime soruyorum.
Daha önceki yazılarımda balık hafızalı toplum diyerek toplumumuzun olaylara karşı tepkisizliğini eleştirmiştim. Şimdi bir vatandaş olarak sadece ülkemin haline bakıp iç çekiyorum. Düşünsenize son 2 3 ayda başımıza gelmeyen kalmadı. Savaşın eşiğindeyiz. Suriye ve Irak sınırında her an çok ciddi bir savaş olabilir.
Öte yandan 2-3 gün önce mecliste kavga sonucu bir milletvekili yoğun bakıma alındı. Son günlerde ortalığı ayağa kaldıran skandal bir haber de lüzumsuz bir tarikatın sözde şeyhi 29 yaşında olan birisiyle henüz 6 yaşındaki kızını dini nikah yoluyla evlendirmesi.
Enflasyon oranının %70’lere dayandığı ve hayat pahalılığına karşı herkesin herkesi suçladığı bir dönem. Gençlerin artık umudunun kalmadığı bir ülke, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalacak bir ülke. Evet, biz ülkemizi seviyoruz vatanımızı da seviyoruz ülkeye veya vatanımıza bir kastımız da yok.
Ancak vatanımız artık yaşanılacak bir yer değil!
Daha önce Avrupa’dan bir basamak geride iken şimdi aramızda uçurum var. Bu sadece son 2-3 yıl içerisinde yaşanan olaylardan kaynaklı bir şey değil ki zaten. Filmi biraz daha geriye doğru sarsak daha vahim şeylerle karşı karşıya kalıyoruz. Bakınız Türkiye dünya kamuoyunda git gide prestijini kaybeden bir ülke. Her hafta ayrı bir skandal ayrı bir olay yaşanıyor.
Şu an Türkiye’nin karşılıksız para bastığı iddiaları her yerde yazılıyor. Özetle bir ülke düşünün, kapısında savaş var, Meclisinde kavga var, bazı şehirlerde yerlilerden çok mülteci var. Hapishanesinde binlerce gazeteci var. Atanamayan bir sürü öğretmen var. Vergi ödemeyen milyonerler var. Sözlü mülakat adı altında torpil var, suçsuz yere hapis yatanlar var. Gözü doymayan hırsızlar var. En önemlisi bunları bilip susan bir halk var.Yani bu ülkede sorunlar var da var.
Durum böyleyken nasıl da çıkıp Türkiye dünyanın tımarhanesi demeyiz. Nasıl geldik biz bu hale? Keşke olmasaydı sonumuz böyle... Artık bir şeylerin düzeleceğine olan inancımı yavaş yavaş kaybediyorum. Her skandaldan sonra daha kötü daha berbat ne olabilir? Diyorsun. Ama her seferinde seni daha fazla şaşırtacak bir şey çıkıyor.
Yaşanan son iki skandala bakar mısınız?
Bir milletvekili diğer bir milletvekiline adeta ringdeymiş gibi yumruk atıyor ve hastanelik ediyor.
Diğer bir skandal ise kaçak bir binada toplantı düzenleyen bir tarikat var. Ve bu tarikatın sözde şeyhi kendi öz kızını ki kızı 6 yaşında, 29 yaşındaki müridi ile dini nikah ile evlendirebiliyor. Bu manzaraya baktığımız zaman kocaman bir boş vermişlik oluşuyor içinde.
Umutsuzluk kaplıyor her yanını bu ülkenin, artık düzeleceğine olan inancımı yitirsem de esaretin bedeli filmindeki o inanılmaz replik canlanıveriyor gözümün önünde.“unutma Red umut iyi bir şeydir belki de en iyisi” Evet o efsane replik, filmi izleyenler bu repliği iyi bilir.
Umut dolu yarınlara esenlikle kalınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: