Değişim ve Dönüşümün Hızı
oluşturuyor.
Yeni yüzyılda "Kutsal Devlet" anlayışı yok; bireyin hak ve hürriyetleri var.
"Siyasal seçkinler" her şeyi halktan daha iyi bildiklerini iddia edemiyorlar yeni yüzyılda; halkın da söz hakkı var, o da araştırıyor, sorguluyor, tartışıyor, okuyor, bilgi ve fikir sahibi oluyor. Başkalarının kendisi hakkında karar vermesine yeni yüzyılın bireyi isyan ediyor.
Tek bir merkezden her şeyi ve herkesi idare etme dönemi de kapanıyor artık; yerelleşme öne çıkıyor, sivil toplum örgütlerinin ağırlığı artıyor, yerinden yönetim ve yönetişim anlayışları daha çok destek buluyor.
Toplumlarını ekonomik olarak geliştiremeyen, insan hakları ihlallerini önleyemeyen, hak ve hürriyetlere sahip çıkamayan, demokratikleşmenin önündeki engelleri kaldıramayan ülkelerin yeni yüzyılda ne rekabet şansları var, ne de başkalarına muhtaç olmadan, bağımsız/bağlantısız özgürce yaşayabilme, ayakta durabilme imkanları...
Yöneticilerin de yönetilenlerin de gündelik işlerin biraz dışına çıkıp büyük resme bakmalarında ve dünyadaki değişimin yönünün nereye doğru gittiğini iyi analiz etmelerinde yarar var.
Dünyayı artık bilgi yönlendiriyor; bilgiyi üretenler yönetiyor.
Ekonomik olarak kalkınan, güç sahibi olan, sahip olduğu gücü doğru kullanan ülkeler, dünyada söz sahibi oluyor.
Değişim ve dönüşüm sürecini yönetebilecek, bu sürece toplumsal desteği sağlayabilecek güçlü bir iradeye ihtiyaç var.
Bu süreci yalnızca bir parti ya da siyasi görüş yürütemez, yürütmemeli de zaten.
Toplumun tümü bu zorlu sürece dahil edilmeli; tüm fikirler, görüşler, düşünceler sürecin içerisinde yoğrulmalı, ortak bir noktada buluşulmalı...
Bunu yapabilmek için kavgaya, tartışmaya, küslüğe, boykota değil; oturup konuşmaya, uzlaşmaya, fikir alışverişinde bulunmaya, müzakere etmeye ihtiyacımız var.
Dayatma, baskı kurma, dediğini yaptırtma yerine; birbirini anlamaya çalışan, ikna olmaya açık, ülke çıkarlarını her şeyin üstünde tutan bir yaklaşım şart.
Yeni bir anayasa yaparken de buna ihtiyacımız var; bilgiyi üretmenin peşinde koşarken de, ekonomik olarak kalkınmaya çalışırken de, çıkarlarımızı koruyan şahsiyetli dış politika izlemeye gayret ederken de...
21. yüzyıldaki değişim ve dönüşüm sürecinin paradigmasını iyi anlayamaz isek, "işletim Sistemi"nin gereklerini yerine getiremez ve bu yüzyılın içine dahil olmak yerine geriden seyreden bir ülke olursa; bunun bize faturası tahmin edilenden çok daha ağır olur.
Koca bir yüzyılı kaybederiz.
Eski dünyada yaşamaya, köhne sisteme boyun eğmeye, hak ve hukukumuzdan vazgeçmeye mahkum oluruz.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: