Yazboz tahtası

Sarayönü Esnafını dinledim geçen gün, birçok sorunu sıraladılar bana özelikle ekonomi konusundaki ver yansınları sadece onları değil tüm ülkeyi adeta harap etmiş durumda. Bu sorun tüm ülke genelini ilgilendiren bir sorun. Defalarca bu konudaki düşüncelerimizi yansıtan haber ve yorumlar gündeme geldi ve halende gelmekte.

Esnaf birçok konuda derdini anlattı anlatmasına da bir konu çok tuhaf bir şekilde ön plana çıktı. Esnaflar her anlattıklarında adeta tecrit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önüme koyuldu. Bu konu hakikaten de çok ilginç geldi bana. Ne mi? Bozulan asfalt yolun sürekli yenilenip tekrar tekrar bozulması ve asfaltın tekrarlanması. 

Aynı zamanda bu yol nedeniyle 63 numaralı otobüslerin sürekli olarak seyahat ettikleri yolun iki günde bir değişmesi. Daha da ilginç olanı bu yol güzergahında bulunan duraklarda bu hatta bulunan otobüsleri bekleyen yolcuların neredeyse yarım saat kadar durakta beklemeleri ve insafını kullanan bir vatandaşın uyarısıyla otobüsün başka bir yolu kullandığını öğrenmeleri.   

Hadi bakalım, o yolcuların adeta aldatılmış olmalarına mı yanalım? Yoksa birilerinin bu yol güzergahındaki durakların o gün kullanıma açık olmadığı uyarısında bulunmamalarına mı yanalım. Bu yol sürekli bir yazboz tahtası gibi ha bire yapılıp yapılıp bozuluyor. 

Sorsak hizmet yapıyoruz deniyor. Fakat hizmetin de bir yolu vardır. O kadar asfalt dökeceksin, sonrada onu sökeceksin. Neymiş düzeltme. Zaten ekonomik bir sıkıntı içerisinde cebelleşen bir halk var buna birde bozup bozup yapılan yolları ekleyerek sinir çorbasına dönüştürülüyor. İnanın çok yazık. Bu kadarda insanlara işkence yapılmaz ki.  

Avrupa da gündüzleri çalışmaların olmadığı yönünde bilgiler alıyorum. Artık ne kadarı yanlış ya da ne kadarı doğru onu bilmiyorum. Aldığım bilgi şu şekilde, Avrupa'nın bazı ülkelerinde hizmetler geceleri yapılır ve insanlar sabahları kalktıkları zaman yeni hizmetler ile karşılaşır. Yani vatandaşa yapılan hizmetlerin sıkıntıları hissettirilmez. 

Bizde ise durum tam farklı, yapılan hizmet adeta vatandaşın kafasına vurula vurula gerçekleştirilir ve bu konuda vatandaş ne kadar mağdur edilirse yapılan hizmet o kadar kutsal sayılır. Tabi bunu her kurum için söylemiyorum, siyasi kurumlar için bu dediğim geçerli. Aslolan hizmeti vatandaşa yansıtmadan adeta sadaka usulü ile gerçekleştirmektir.

Nasıl ki sadaka verirken sağ elin verdiğini sol el görmemeli düsturu ile sadaka veriliyorsa, hizmet şeklide öyle olmalı bence, vatandaşlara hissettirmeden hizmetini gerçekleştirip bu hizmeti vatandaşa ekonomik zararlara uğratmadan gerçekleştirmektir. Bilmem haksızsıyım?