Türkiye'de iş gücü ve işsizlik gerçeği

Merhaba sayın çok kıymetli okurlarım, umarım köşe yazılarımla elimden geldiğince sizlerle güzel bir enerji ve etkileşim yakalamışımdır, gerek konulara atmış olduğunuz yorumlar ve gerekse yapmış olduğunuz beğenilerde de gördüğüm kadarıyla aynı ortak paydada buluşmanın haklı sevincini yaşıyorum.

Bu haftaki konumuz işsizlik oranı ve işsizlik üzerine olacaktır. Ve yine bu bağlamda çıkaracağımız dersler olacaktır.
Belli başlı çıkarımlar yapıp kendimizce olayın boyutunu bir nebzede olsa gözler önüne sereceğiz.
Amacımız da zaten resmi kaynaklara göre bir yorumlama yapmak ve bu bağlamda kimseyi incitmeden hedef göstermeden ve hedef haline gelme den konumuzu tartışmaktır.

10.12.2020 tarihli TÜİK verilerine göre Türkiye de bir önce ki yılın aynı ayına göre işsiz sayısı 550bin kişi azalarak 4milyon 16bin kişi olmuş bulunmaktadır.
TÜİK zaten resmi bir devlet kurumudur, bizde buradan çıkan sonuca göre naçizane bir çıkarım yapma durumunda olacağız.

Öncelikle işçi kime denir, bu tanımı etraflıca açalım, işçi: Literatürde, çalışma potansiyeli olan ve belli bir yaş ve olgunluğuna varmış, belli bilgi birikim ve profesyonelleşme noktasında kendini geliştirmiş kişiye denir.

Bu ne demektir? Sayın okurum bunu önce iyi bir anlamamızda fayda vardır. Kişi kendini geliştirmeli zamanını iyi harcamalı, bakın harcama diyorum çünkü zamanda tükenen bir şeydir. Kişi kendini iyi geliştirmeli ve emeğinin karşılığını alacağı çalışmalarda bulunmalıdır, yani hep devletten beklenmemelidir her şey, insan kendisi de çalışmalı gelişmeli ve geliştirmelidir. Tıpkı zam yemekle kafasını bir türlü kaldıramayan elektrik faturasını,
Kendisi ödemek istemeyen garip vatandaşın kendi güneş enerji sistemini kurup elektriğini üretmesi gibi bir çabaya girişmemiz gereklidir, amaç zaten ihtiyacı karşılamak değil midir, çalmadan çırpmadan.

 Tabi ki kendini geliştirmiş ve istihdam edilmeyi bekleyen bu topluluğu evvela devletimizin önderliğin de ve daha sonra özel kurum ve kuruluşların yardımıyla, kimin yetkinliği var ise ve kendini kim daha iyi geliştirmiş ise, o kişiye o görev verilmeli ve süreç içerisinde denetimi sağlanmalıdır.
Kesinlikle olası adam kayırmacılığın, particiliğin gölgesinde işe alma faaliyetleri yapılmamalıdır. Çünkü emin olun sosyal ve ekonomik düzeni ve hatta hukuk düzenini bozacak ve yerinden sarsacak en önemli durumlarla karşı karşıya kalınacağını kimse unutmamalıdır.

Yine bu durumlarla savaşması gereken tek yer ve makam sayın yüce devletimizdir.
Bize de düşen her zaman devletimizin yanında olmak ve ona yardımda bulunup, bu tür olası sıkıntıları beraber atlatmaktır.
Tabi ki de koca bir devleti yönetmek kolay değildir, bunun herkes farkındadır, bu yüzden devletimizin yanında olmalıyız ve yapılan yanlışları sanki devlet büyükleri yapıyormuş gibi anlamamalıyız.

Özet olarak kayırma ve particilik esasına göre atama yapılması durumunda çalışan kişiler kendi aralarında ister istemez bir bloklaşmaya ve gerçek manada dolaylı olarak kendini işine veremez hale gelecektir.
Zaten kanunen bir memurun siyasi görüşü olmaz, kanun bunu yasaklamıştır. Kanunun zaten amacı toplum düzenini korumak değil midir?

Konumuzu toparlarken şuna dikkat etmekte yarar vardır, 4milyon az bir sayı değildir ve hızlı bir şekilde bu soruna çözüm aranmalı ve yatırım ortamları yaratarak aktif insan gücünü o yöne doğru aktarmamız gereklidir.
 Diyorum ve bir başka köşe yazımda buluşmak dileğiyle esen kalın sayın çok kıymetli okurlarım.