Bu şehr-i Sitanbul ki bir misl ü behadır. Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Bir gevheri-i yekpare iki bahr arasında, Hurşidi-i Cihan- tab ile tartılsa sezadır. Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. Belki de yeryüzünde üzerine en fazla edebi eser bu şehr-i İstanbul için yazılmıştır. Yukarıda size bahsettiğim ilk şiir 18. YY da divan şairi Nedim’in gözünden görüyoruz. İkinci şiir ise 20. YY. yazılmış hepinizin ya da birçoğunuzun tanıdığı üstad olarak nitelendirdiği Necip fazıl Kısakürek‘in gözünden görüyoruz. Şairleri ve yazarları çoğaltabiliriz. Umarım ki arama motoruna baksam her yüzyıla yazılmış bir cümle ve bir eser bulabiliriz ki en önemlisi de Sevgili Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa Sallahu Aleyhi ve Sellemin övgüsüne mazhar olmuş bir şehirdir İstanbul. Belki de onun övgüsünden dolayı güzel olmuş ve güzel olarak kalabilmiştir.
Geçtiğimiz hafta İstanbul’daydım hem ziyaret hem söz, hemde biraz tebdili mekanda ferahlığa istinaden, ferahlık için gittim. Nedense İstanbul’da uzun yıllar yaşamama rağmen her seferinde ayrı bir büyülenir apayrı bir hayat bulurum. Can suyu gibi bir şehirdir İstanbul, Camileri, yolları, sokakları, denizi, vapurları martıları, kültürü, her medeniyete ev sahibi yapıyor olması, birbirine zıt olan her kesimden insanı içerisinde barındırması her zaman başka bir gözle bakmış başka bir edayla nazar etmişimdir. Adeta Dünya içerisinde apayrı bir Dünya’dır İstanbul…Şairinde dediği gibi Beyoğlu tepinirken Ağlar Karacaahmet… Yani bir yanı zevk sefa dolu iken bir yanı, çile sürgün yılgınlık, küskünlüktür İstanbul’un. Firuz Ağa Caminin Avlusunda Bir temizlik Görevlisinin dilinden çıkan İstanbul’da yaşayacaksan bedelini ödeyeceksin dediği gibi bir naattır İstanbul.
Evet Bu şehirde yaşamak herkes ister ama bedelini herkes ödeyemez. O yüzdendir ki dünya nüfusunun İstanbul dışında kalanı İstanbul dışında yaşamıştır. Ya da İstanbul’u görmediği için ondan uzak kalmıştır. Şayet İmkan olsa, Dünyadaki bütün insanların her birinin İstanbul gibi bir şehirde yaşayacağından hiç kuşkum yok. Sabahı bir başka Güzel, akşamı bir başka büyülü olan şehir sanki 2 hayat gibi, birbirine dokunmadan yaşayan iki düşman, iki kardeş, iki dost olarak yaşıyor. Gece ile gündüzün yan yana gezdiği şehir, hayal ile gerçeğin iç içe girdiği, Güneş ile Ay’ın parıldatmak namına ışıl ışıl yapmak için yarışa girdiği bir şehir.
Hani deriz ya balık deryadayken suyun kıymetini bilmez, ne zamanki deryadan çıkar o zaman hayatın kaynağının su olduğunu anlar… o yüzdendir bende başta İstanbul’da yaşayanlar namına iyiki bu şehirde yaşıyoruz. İstanbul’un kıymetini bilin diyorum. Ve de ekliyorum Türkiye Cumhuriyeti’ vatandaşı olarak iyiki bu şehr-i İstanbul Bizde bir kara parçası olarak kalmış. İyi ki ecdad Fatih Sultan Mehmet fethetmiş. İyi ki İslam beldesi olmuş. İstanbul için ne söylense az kalır ama en uygunu galiba şudur. Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar... Sloganımız çok şükür diyebildiğimiz için bile şükretmek olsun.
Bir dahaki yazımızda görüşmek dileği ile hoşça kalın dostça kalın…
Yorumlar
Kalan Karakter: