Hak Nedir?
Çağdaş toplumlarda haklar daha çok bireyseldir. Gittiğimiz her yere, bulunduğumuz her yere taşınabilirler; derimiz ya da saçımız gibi bizim parçamızdır. Buradan da hakların eşitliği ortaya çıkar. Haklar herkes için aynıdır. Haklar üst sınıflar, alt sınıflar, Müslümanlar, Hristiyanlar, zenginler, yoksullar, kısa ya da uzunlar için farklı olmaz.
Kimin eşitlik kavramından ya da kimin fikrinden söz ediyoruz? Ben ister siyasal, ister etik, ister hukuksal, resmi felsefeyi değil, geniş halk kitlelerinin orta sınıf insanların kafasında ki düşünceleri düşünüyorum. Haklar üzerine kocaman bir literatür var.
Anayasalar, dünyanın birçokülkesinde temel hakları cisimleştiren yasal kalıplardır. Tüm ülkelerin anayasaları vardır. Ve ülkeler bu anayasaları belgelerle ete kemiğe büründüren yetkiye sahip kurum bulunduğu için bir anlam ifade ederler. Bu kurumsal rol da mahkemelere düşer.
Bütün siyasal söylemler, daha fazla evrensel, devredilemez, dokunulamaz haklar diliyle doludur. Evrensel insan hakları, ırktan, cinsiyetten, doğumdan, kimlikten bağımsız herkesin asli olarak sahip olduğu haklar düşüncesinin özel bir tınısı vardır. Ve bu yüzyıl aynı zamanda korkunç ölçüde masum katliamı çağı olmuştur. Ve aynı çelişkileri yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Bir yandan anayasaya, yasalara sadık ülkeler, diğer yanda kan ırmakları akan ülkeler. Büyük imparatorluklarla birlikte büyük imparatorlarda rahmetli oldular fakat hala dünya topraklarında ayrık otları bitmeye devam ediyor.
Evrensel insan haklarının olması gerektiğini düşündüğümüz kadar evrensel olup olmadığı bir sorundur. Örneğin kadın sünneti zalimce ve cins ayrımcı bir uygulama mıdır, yoksa karışılmaması gereken Afrika kültürü müdür?
İşkence, kölelik, cinayet, soykırım evrensel olarak mahkûm edilmeli ve işkence insan onurunun gerçek bir inkârı olduğunu düşünüyorum.
Milyonlarca insan hala evrensel insan hakları bildirgelerine aldırmayan ve tek kaygıları para ve iktidar olan yöneticilerin yönettiği ülkelerde kapana kısılmış durumda yaşıyor. Birçok ülke, mültecileri ya da eziyet görme korkusuyla sığınacak yer arayan insanları kabul etme zorunluluğu duyar. Sığınma ve mülteci hukuku, siyasal bakımdan konuşursak, oldukça tartışmalıdır. Mülteci ve sığınma politikaları birçok ülkede görece liberal kalmaya devam ediyor -evren-sel insan hakları düşüncesinin güçlü tanıkları.
Neden bu kadar çok mülteci, güvenli topraklar arayan bu kadar çok insan vardır? Elbette haklar, başka ne olursa olsunlar, yasal istemlerdir. Eğer varsa çok az ülke anayasalarında ifade edilen özlemlere uygun davranır. Demokrasiye, anayasaya bağlı gibi görünmenin bir anlamı olmalı ve giderek daha fazla sayıda dünya anayasası, umulur ki, dediklerini laf olsun diye demiyor.
Modern bireycilik, en azından kağıt üzerinde herkese özgürlük, eşitlik ve adalet garanti eden anayasal yönetimin yaygınlaşmasını ve haklar rejimini besledi. En yüce ihtiyacımızın, en yüce amacımızın kendimizi geliştirmek ya da gerçekleştirmek; kendimiz için benzersiz dokulu, doyurucu bir yaşam kurmak; kişisel başarıya, kişisel kurtuluşa, kişisel kıvanca ve mutluluğa ulaşmak olduğuna dair zihinsel bir imge oluşturuldu.
Daha geleneksel toplumlarda olduğundan daha az statü gruplarına bağlıdır; topluluğa, mahalleye ya da köye daha az bağlıdırlar. Fakat güçlü etnik hareketler döneminde de yaşıyoruz. İnsanlar, uluslarda ya da bir takım grup faaliyetlerinde toplanmaya yönelik güçlü bir içgüdü sergiliyorlar. Fakat bana göre bu izlenim bir bakıma yanıltıcıdır.
Anayasal sistemi işler kılmak için, vatandaşların haklarını koruyan bazı mekanizmalara ihtiyaç vardır. Aksi takdirde, iktidardaki insanların insafına kalırlar. Bu hassas sanat yargı denetimidir. Bu, ilk önce bağımsız mahkemeleri güçlü, onurlu, kararlı ve hükümet müdahalesine kapalı gerektirir. İkincisi; mahkemelerin, anayasayı ihlal eden eylemlere hayır demelerine izin veren bir norm gerektirir. Bu yüzden, insan haklarını uygulamada yargısal aktivizm ürkütücü, dünya çapında bir harekettir.
İnsan “kendi yaşamını olabildiğince özgür planlama ve şekillendirme hakkı”nı hisseder. Ne var ki, insanlar planlarken ve biçimlendirirken, çoğunlukla akraba ruhlar arama eğilimindedirler. Ortak bir standardı, ortak bir dili paylaştıkları insanlar ararlar; kendilerini psikolojik olarak uygun gördükleri kategorilere göre düzenlerler. Haklar, kültüre toptan ithal edilecek bir şey değildir. Kültüre uygun olmalı, kendilerine ait, özel. Her halkın kendi görenekleri, dilleri, alışkanlıkları, yaşam tarzları, inançları, gelenekleri vardır.
Uluslararası hukuka göre Amazon ormanları Brezilya’ya aittir ve Brezilya, kendi yeşil alanlarına istediğini yapabilir. Fakat doğal ortamın kaybı, doğal dünyanın imhası, yeryüzündeki herkesi tehlikeye sokacaktır.
Sevgiyle..
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: